9 Mart 2025 08:48
/
Güncelleme: 12:43

BİRTEK-SEN’in haklı mücadelesi

2024 yılında Antep dokuma sanayisinde firma başına düşen ücret ise 428 milyon TL kadar. Bu tutarın, işçi başına 1 yılda düşen miktarı 285 bin TL, bir ayda işçiye ödenen miktarı ise 24 bin TL.

BİRTEK-SEN’in haklı mücadelesi

Fotoğraf: Evrensel

Erhan Bilgin
alierhanbilgin@gmail.com


Antep’ten gelen haberlere göre dokuma işçilerinin sıktıkları yumruk(1) 1996, 2010 ve 2022 yıllarında olduğu gibi yeni bir mücadele dalgasını haber veriyor. Mücadele, fabrikadan fabrikaya yayıldıkça, hükümetin Anayasa kurallarını, yazılı kanunlardaki kazanımları ve insan haklarını çiğneyen şiddetini eminim boşa çıkaracaktır.

Hükümet, uzun süredir, işçi taleplerine ve demokratik siyasi haklara karşı en iyi bildiği yöntemle, kaba hatta zorbalık derecesindeki şiddetle cevap veriyor. Galiba bu yönteme mecbur. Çünkü patronlarla içli dışlılığı kadar siyaset fakiri olmasından olmalı, kendine güveni son derece zayıf. Sendikanın kurucularından Başkan Mehmet Türkmen’in mesnetsiz gerekçelerle tutuklanması bu zayıflığa iyi bir örnek.

Antep’in dokuma işçileri muhakkak, haklı davalarını, Türkiye’nin yukarıdan değil, tabandaki mücadeleyle kurulmuş nadir sendikalarından BİRTEK-SEN’in kuvvetlenmesine ve on binlerce örgütsüz işçiye temas edecek genişliğe ve öz örgütlenme derinliğine doğru sürükleyeceklerdir.

Eylemleri, hiç şüphesiz meşru ve hayati gerekçelere dayanıyor. En başta hayat pahalılığı karşısında yetersiz kalan düşük ücretlerini artırmak istiyorlar. Başka talepleri de var: Uzun çalışma sürelerini kısaltmak ve ağır iş koşullarını hafifletmek... Eylemler üretim sürecinde (veya iş sürecinde) ciddi sıkıntılar olduğuna işaret ediyor, hani bir atasözümüzdeki gibi: “Öz ağlamaz ise göz ağlamaz.”

Bu makalenin yazılma amacı ‘öz’e göz atmak, yani işçilerin meşru taleplerinin maddi temelini verilerden hareketle (eldeki veriler kısıtlı olsa da(2)) ortaya koyabilmek. Böylece Antep dokuma sanayisinin gözeneklerine bakabilir, sınıf mücadelesinin maddi temeline bir nebze ışık tutabiliriz.

Analizimiz, 2019’dan 2024’e kadar ortalama 13 bin 800 işçinin çalıştığı 11 firmanın üretim sürecindeki verilerine dayanıyor ki(3) Antep dokuma (tekstil) sanayisini (resmi rakamlara göre tekstil istihdamı toplamı 70 bin civarında) temsil etmek için bu sayılar yeterlidir.

İşçi başına kâr, satış ve ücret

2024 yılında, Antep dokuma sanayisinde firma başına kâr 1.4 milyar TL (Sıfır atılmamış eski parayla 1.4 katrilyon TL) oldu. Bu kârın bir işçiye (işçi başına) 1 yılda düşen miktarı 945 bin TL, bir ayda düşen miktarı ise 118 bin TL’dir.

2024 yılında bir işçi başına düşen ‘üretimden satış’ tutarı 3 milyon 94 bin TL’ye ulaşmıştır.

Şimdi de ücretlere bakalım: 2024 yılında Antep dokuma sanayisinde firma başına düşen ücret, 428 milyon TL kadardı. Bu tutarın, işçi başına 1 yılda düşen miktarı 285 bin TL, bir ayda işçiye ödenen miktarı ise 24 bin TL diye hesaplıyoruz. Bu verilerden hareketle, işçilerin sömürü düzeyini hesaplayabiliriz.

Antep işçisinin sömürüsü

Veriler, sömürünün yüksekliğine işaret ediyor. 2024 yılında(4) bir dokuma işçisinin çalışma gününün 2 saat 4 dakikasında kendisi için; 6 saat 54 dakikasında ise patronları için çalıştığını ortaya koyuyor.

Yüzde hesabı ile bir dokuma işçisi, bir günde yarattığı değerin yüzde 23’ünü kendi cebine koyarken, geriye kalan yüzde 77’sini patronları alıkoymuştur.

Sömürü oranları

Ücretin artırılması veya çalışma süresinin kısaltılması yahut çalışma koşullarının iyileştirilmesini amaçlayan küçük veya büyük her mücadele (İşçiler başlangıçta böyle bir niyete sahip olmasalar bile) sömürünün geriletilmesine doğru ilerler.

“Sömürü” ve “sömürü oranı” kavramları, üretim sürecinin işleyişini ve sınıf mücadelesinin temelini açıklamakla kalmaz, gelecek dönemlerdeki sınıf çatışmalarının, patron tercihlerinin, krizin hatta devletin şiddetinin işaretlerini de ortaya koyar.

Bizim burjuva ve burjuva-sol iktisatçılarımız sık sık “gelir dağılımı” ve “gelir payları” ifadelerini kullanarak, sanki gelirin kendiliğinden dağıldığı gibi, esrarengiz bir izlenim yaratmakla kalmazlar, “sömürü oranının” da üzerini örterek, kapitalist üretim sürecinin temel işlevini gizlemiş olurlar.

Halbuki Marx’ın ihya ettiği “sömürü oranı” kavramı aşağı yukarı 150 yıldan bu yana işçilerin ürettikleri değerlerden (kazançtan) kendi ellerinde kalan miktarın (ücret) ne kadarını patronların aldığını (kâr veya artı değer) ortaya koyan yegane bilimsel ölçüdür.

Tablo 1’de Antep dokuma işçilerinin sömürü oranlarını sunuyoruz:

Tablo, sömürü oranının çok yüksek olduğunu gösteriyor: Yüzde 400’ler düzeyinde bir sömürü... Ortalamayı hesaplarsak, 2019-2024 yıllarını kapsayan dönemde, bir Antep işçisi ellerine geçen ücretin 4 katını patronlara kazandıracak ölçüde sömürülmüştür.

Tabloda, yıllar içinde bilhassa 2021’den sonra sömürü oranının keskin olmasa dahi düşme eğilimine girdiği görülüyor ki bilhassa 2022’de zirvesine varan işçi mücadelesinin eseridir.

Patronların direnci!

Ücretler düşük, kârlar yüksek ve dahası kârlar ve ücretler arasındaki büyük uçurum olduğu halde “patronlar kazançlarını neden yeterli görmüyorlar?​” ve “iİşçi mücadelesine karşı direniyorlar?​” diye sorulabilir. Sorunun cevabını Tablo 2’nin yardımıyla araştıralım.

Tablomuzun ikinci sütununda, Antep dokuma sanayi firmalarının kâr oranının(5), dalgalı bir seyir izlemekle birlikte artmadığı görülüyor. Bu nedenle, firmaların sermaye birikimi de (maddi ve nakit varlıkları) kârlılıktan yeterince beslenememiş, yerinde saymış. Sermaye birikimindeki tıkanıklığı, tablonun ilk sütununda görebiliriz.

Fakat patronlar, kârlılık ve sermaye birikimi sorunlarından dolayı, işçileri kesinlikle sorumlu tutamazlar. Çünkü işçilere düşük bir ücret ödüyorlar. İşçilerin çalışma süreleri uzun olduğuna göre, saatlik ücretleri daha düşük demektir. İşçilerin ücreti yarı yarıya düşürülseydi bile “yerinde sayma sorununa” derman olamazdı. Çünkü esas sorun, Antep dokuma sanayisinde verimlilik düzeyinin, belirgin ölçüde düşük olması.

O halde, kârlılık ve sermaye birikim sorunlarının temelinde, işçilerin ücreti değil, tam tersine patronların düşük ücretle yüksek kâr elde etme gayretleri bulunuyor.

Teşviklere rağmen

Patronların düşük ücrete, üstelik uzun çalışma saatlerine, çalışma koşullarının ağır olmasına rağmen bile kârlılığı yıldan yıla artıramamalarının nedenleri arasında hükümetin berbat iktisadi politikalarını da sayabiliriz. Ayrıca patronların fabrikaları iyi yönetemediklerini de söylemeliyiz. Saymakla bitmez teşviklere rağmen makine ve teçhizat sermayelerini genişletmelerinin nedenleri sahici bir işçi denetimiyle ortaya konulabilirdi. Denetim, bu şirketlerin kaynaklarını üretim dışındaki alanlarda kullandıklarını da kanıtlayabilirdi.

Sonuç

Demek ki Antep dokuma sanayisi patronları, kârları ile teşvik ve kredi yoluyla sağladıkları kaynakları, üretim sürecinde yeterince tesirli kullanamamışlar, ümitlerini işçilerin düşük ücretle uzun süreli çalışmakla kalmayıp, ağır çalışma koşullarına razı gelmelerine bağlamış haldeler. İşçiler razı olmayınca da devreye derhal hükümetin baskıcı uygulamaları ve şiddetinin girmesinden başka çare bulamıyorlar.

BİRTEK-SEN’in haklı mücadelesi, sömürü koşullarını geriletecek ve sahici kazanımlara uzanacaktır şüphesiz. Demokratik hakları da genişletecektir. İşçilerin haklı mücadelesinin basıncı karşısında Mehmet Türkmen’in tutukluluğu da uzun süremeyecektir. Ve kararlı mücadele işçilerin kendi muazzam öz güçlerinin farkına varmalarına katkı sağlarken öz güvenlerini de artıracak ve Türkiye ve dünya işçi hareketine ilham da verecektir.


(1) “Başpınar OSB işçileri (...) Kemerlerimizi değil yumruğumuzu sıkacağız.” Sinan Şahin, Artıgerçek.com. 26 Ocak 2025

(2) Başlıca kaynaklar: İSO 500 firma istatistikleri, MB sektör istatistikleri, TOBB sektör raporları G.Sanayi Odası sektör rap., T. İş Kurumu 2023 Gaziantep raporu, İpek Yolu Ajansı 2016-2036 Gaziantep sektörler rap. İstatistik deflatörleri kontrol kaynakları: H. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi verileri, TÜİK (İş gücü;Ggirdi, iş gücü maliyeti ve kazanç; dış ticaret; fiyat istatistikleri.  İTO ve ENAG fiyat endeksleri. SGK istatistik yıllığı.

(3) Yine de kullandığımız resmi veriler yöntem sorunları içerdiğinden analiz sonuçlarımızı “kesin rakamlar” yerine “eğilimle” diye kabul etmek gerekir. 2024 yılına dair veriler istatistik metotlarının yardımıyla tahmin edilmiştir.

(4) Antep’te bir dokuma sanayi işçisinin günde 9 saat çalıştığını varsaydık.

(5) Tabloda sunduğumuz “kâr oranı” toplam hasıladan, makine yıpranma payları (amortisman) ve brüt ücretler düşüldükten sonra geriye kalan “fiili kârdan” (artı-değer) hesaplanmıştır.

Evrensel'i Takip Et